AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "İnsani koridor konusunda güçlü bir şekilde çalışıyoruz. Amerika tarafından da belki de yapılan yegane sağduyulu açıklama, eğer bunun hala arkasındalarsa, ’Gazze’ye kara harekatı, insani koridor olmadan olmasın’ diyorlar. Biz tabii Gazze’ye kara harekatının hiç olmaması gerektiğini değerlendiriyoruz. Ama her halükarda insani koridor meselesine öncelikli olarak yer verilmesi gerekir" dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Çelik, bir gazetecinin ‘ABD Hazine Bakanlığı, Gazze ve aralarında Sudan, Türkiye, Cezayir ve Katar’ın da bulunduğu Hamas bağlantılı çok sayıda kişiyi yaptırım listesine aldı’ sorusuna ilişkin, "Hangi çerçevede bu yaptırımlar ortaya çıkmış bilmiyorum. Barış mesajları vermesi gerekenlerin her gün savaş ve tehdit mesajları vermesi gördüğünüz gibi, dışımızdaki ülkelerde 70 yaşındaki birinin gidip Filistinli bir çocuğu bıçaklamasına ya da Amerika’da sokaklarda birtakım insanların Filistinlilere saldırmasına yol açan, aslında kendi toplumlarını da zehirleyen bir maalesef zehirli iklim ortaya çıkarmaktadır. Bu tehdit dilinin, sürekli olarak bu katliamlar karşısında sessiz kalma tavrının o ülkelerin kendi iç barışını da zedeleyeceğini açık bir şekilde ifade etmek isterim. Zaman Filistin ile dayanışma yapanların sesini susturmak, Filistin ile dayanışma içinde olanların sesine baskı üretmek, Filistin ile buluşanları engellemek bu suç sayma zamanı değildir. Yaptırım ile baskıyla engelleme ile suç üretme ile hiçbir şekilde insanlık vicdanı susmaz” dedi.
EN BÜYÜK VAHŞET
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in el-Ehli Baptist Hastanesi’ne yönelik düzenlediği hava saldırısına ilişkin, "Bir kere daha İsrail’in bu planlı katliamını lanetliyoruz. Bu insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlardan, en büyük vahşetlerden biridir” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıların vahşet boyutunu aldığını ifade eden Çelik, "Bir kere daha İsrail’in bu planlı katliamını lanetliyoruz. Bu insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlardan, en büyük vahşetlerden biridir” ifadelerini kullandı.
İsrail’in, kendi topraklarında yaşayan insanlara hayat hakkı vermediğini ifade eden Çelik, "Onları bombalıyor, daha sonra bu insanlar öz topraklarından göç etmeleri gerektiğini söylüyor. İnsanlar can korkusuyla göç halindeyken onları bombalıyor. İnsanlar son olarak ’en azından herhalde bu kadarını da yapmaz’ diyerek bir hastaneye sığınıyorlar. Hastanedeki insanları da bombalıyorlar. Bu çerçevede burada hayatını kaybeden şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerinin acısı bizim de acımızdır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 gün ulusal yas ilan edileceğini açıklayan Çelik, "Bu büyük milletimizin Filistin’deki mazlum çocuk, kadın, sivil, yaşlı masumlarla dayanışmasının ve bütün varlığımızla onlarla birlikte olduğumuzun bir ifadesidir. Aynı acıyı paylaşıyoruz, aynı üzüntüyü paylaşıyoruz. Bu kayıp aynı zamanda bizim kaybımızdır. Bu insanlığın kaybıdır. İsrail güvenlik güçleri sistematik bir şekilde tüm insani değerleri katledilmektedir hedef almaktır. Bir kere daha bu saldırıyı lanetliyoruz. Bu çerçevede Cumhurbaşkanımızın yas ilan etmesiyle birlikte üç günlük bir yas milletimizin bu mazlumların acısıyla dayanışması çerçevesinde yürürlüğe girecektir. Günlerdir Gazze’nin bombalanması karşısında günlerdir sivillerin öldürülmesi karşısında uluslararası kurumların nasıl seyirci kaldığını çok prestijli denilen bir takım basın yayın organlarının nasıl masumların ve sivillerin öldürülmesini meşrulaştırmaya çalıştırdığını hep beraber görüyoruz” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜMÜ EYLEMLER DEĞİL
Olayların ilk başladığı andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerek İsrail tarafından tüm sivil kayıplarına karşı olduğunu burada hedeflenmesi gereken şeyin hakkaniyetli bir çözüm ve adil bir barış olması gerektiğini net bir şekilde ifade ettiğini söyleyen Çelik, “Her iki taraftan da sivillerin masum insanların hayatlarını hedef alan eylemler birkaç yıl arayla tekrarlanıyor. Bunun çözümü İsrail’in ortaya koyduğu eylemler değildir. Bunun çözümü politiktir. 67 sınırlarında iki devletli ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti kurulmadan ve bu işgal sona ermeden burada bir ulaşılması mümkün olmayacaktır. Bir tek Sayın Cumhurbaşkanımız olayların başladığı andan itibaren adil bir barıştan ve hakkaniyetli bir çözümden bahsederek savaş kışkırtıcılığı yapanlara buradan başka denklemler çıkarmaya çalışanlara karşı bütün masumlardan yana bölge barışından yana bir perspektifi ortaya koymuştur. İlk andan itibaren barış perspektifini güçlü bir şekilde ortaya koyan ve savunan lider olmuştur” şeklinde konuştu.
İLK YAPILAN EYLEM
ABD ve Batılı ülkelerin olayların başladığında ilk yaptıkları eylemin bölgeye savaş gemileri ve uçak gemileri göndermek olduğunu ifade eden Çelik şu ifadeleri kullandı:
“Bunun bölgedeki tansiyonu daha da yükselteceği çatışmaları körükleyeceği, birtakım devletlerin ve asimetrik güçlerin parçası haline getirilmesinden zemin oluşturacağını görmezden geliyorlar. Ama ortada bir durum vardır ki şimdiye kadar batılı devletlerden herhangi bir barış için bir perspektif, bir siyasi kapasite, bir diplomatik performans görülmemiştir. Yaptıkları tek şey Gazze halkının ve Filistinlilerin toplu cezalandırılması karşısında tek taraflı olarak İsrail’in kendini savunma hakkından bahsetmektir. Bölgeye uçak gemisi göndermek, bölgeye çok miktarda savaş kendisi göndermek bir barış perspektifi değildir. Nitekim eş zamanlı olarak batı ülkelerinde Filistin’le dayanışma gösterilerinin yasaklanması Filistin bayrağının gösterilmesine bile bir suç unsuru haline getirilmeye çalışılması insan hakları hürriyeti gibi kavramların nasıl çifte çıkanlarla yürütüldüğünü göstermektedir.”
KURALSIZLIK
En prestijli üniversitelerin, öğrencilerin Filistin’de dayanışmasını engelleyen kararlar almasının faşist bir uygulama olduğunu belirten Çelik, "Bu faşist uygulamalar bunlarla sınırlı kalmamış bazı demokratik ülkelerde kitap fuarlarında Filistinli yazarların etkinliklerinin iptal edilmesine kadar uzanmıştır. Bunu nazi dönemindeki uygulamalardan dünya çok iyi hatırlamaktadır. Nitekim benzer uygulamalar Rusya, Ukrayna savaşı başladığında dünyada savaşın bir parçası olmayan Rusya vatandaşlarına karşıda batı ülkelerine yapıldığında Cumhurbaşkanımız yine benzer bir uyarıyı yaparak insan hakları konusundaki ifade hürriyeti konusundaki çizginin aşılmaması konusunda uyarılarda bulunmuştu. Tabii burada en çok açıklama yapan bugün de Amerika Birleşik Devleti Başkanı Biden’ın İsrail’i ziyaret etmesiyle bütün gözlerin üzerinde olduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu çerçevede olay başladığından beri bir diplomatik perspektif ortaya koyamadığı tam tersine çatışmaların körüklenmesi karşısında sürüklenen ve kuralsızlığın parçası haline gelmeye başlayan bir duruş sergilediği görülmüştür. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın ‘burada sadece bir Dışişleri Bakanı olarak bulunmuyorum. Aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunuyorum’ şeklinde açıklaması dini aidiyetine atıf yaparak dini çatışmaları körükleyebilecek tarafgirlik üretmesi diplomatik açıdan kapasitenin olmadığını basiretsizliğinin ve onun doğuracağı sonuçlar karşısındaki öngörüsüzlüğün bir ifadesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın oraya gittiğinde ‘dini kimliğine atıf yapmadan insan olarak burada bulunuyorum’ diyeceksin uyarısından sonra Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin benzer uyarıları karşısında ‘bir insan olarak buraya geldiğim’ şekilde bir açıklama yapmak durumunda kalmıştır. Ama bu çizginin belli bir zihniyet tarafından paylaşıldığını gösteren diğer bir açıklama. ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ı ‘bir din savaşının içindeyiz’ gibisinden son derece sorumsuz bir açıklama yapmasıdır. İnsanlığı orta çağ zihniyetine döndürmeye çalışan bu yaklaşımlar ortada bir diplomatik kapasite olmadığını, hakkaniyetli bir çözüm aranmadığını, adil bir barış perspektifi olmadığını maalesef ifadeleri olarak kayda geçmiştir. Bu çatışmalarda Bu çatışmalarda şimdiye kadar maalesef ABD bir çözüm perspektifi çerçevesinde durmamış, tam tersine çatışmaların körükleneceği, maalesef açıklamaların da ifade ettiği bir Orta Çağ zihniyeti yürürlüğe girmiştir” diye konuştu.
İNSANLIK DIŞI EYLEMLER
İsrail’in dün gece hastane bombalayarak çocukları, kadınları, sivilleri öldürdüğünü hatırlatan Çelik, “İsrail’in kendini savunma hakkı var. İsrail’i kendini savunma hakkı, çocukları öldürme hakkı mıdır? Kadınları sivilleri yok etme hakkı mıdır? Böylesine insanlık dışı bir eylem dizisiyle hakkın bir araya getirilmesi, yetkinin bir araya getirilmesi, insanlık değerleriyle ya da uluslararası hukukla bağdaşabilir mi? Söz konusu bile olamaz. Nitekim dün atılan ve hastaneyi vuran füzenin herhangi bir dezenformasyon kampanyası başlayarak Hamas tarafından atıldığı söyleniyor. Halbuki bütün uzmanlar açık ve net bir şekilde ortaya koyuyorlar ki bu füze İsrail Güvenlik Güçleri tarafından o hastane hedef alınarak katılmıştır. Bu diğer iddialar bir dezenformasyondur. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı da burayı İsrail’in vurmadığını başkasının durduğunu ima ediyor. Halbuki daha ilk andan itibaren İsrail adına resmi hesaplardan yapılan açıklamalarda buranın hedef alındığı maalesef de insanlık dışı cümlelerle ifade edilmiş. Bu eylemlere sahiplenilmiş daha sonra bu ifadeler bu sosyal medya hesaplarından silinmiştir. Dolayısıyla ABD’nin, diğer Batı ülkelerinin karar vermesi gereken şey şudur. Bu saldırganlığın, bu insanlık dışı katliamların mı parçası olacaklar? Yoksa bir bölge barışının da bir adil hakkaniyetli barış perspektifinin de parçası olacaklar. İsrail’de kendini savunmak hakkı dedikçe günlerdir bu bombalanmaların yapılması kadınların çocukların öldürülmesi karşısında sessiz kalanlar maalesef ister iradeyle ister gayri irade olarak bu eylemlerin insanlık dışı eyleminin parçası olarak anılacaktır” dedi.
Çelik, Gazze’de küçük bir bölgede milyonlarca insanın bombalamalara tabi tutulması ve soykırım uygulanması karşısında uluslararası kurumların da sadece seyirci pozisyonunda olduğunu dile getirdi.
Olay ilk olduğu andan itibaren İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, ‘Bölge haritasını değiştireceğiz’ sözlerini hatırlatan Çelik, “Şimdi burada daha olay daha tazeyken bir andan itibaren Cumhurbaşkanımız her iki taraftan da hedef alınan sivillerin kaybından duyduğu üzüntüyü ve sivillerin herhangi bir şekilde hedef alınmamasını ifade ederken İsrail Başbakanı çıkıp da hemen daha savunmadan bile bahsetmeden bölge haritasını değiştireceğiz bahsetmesi ne anlama geliyor? Demek ki burada herhangi bir şekilde savunmadan değil, herhangi bir şekilde meşru müdafaadan değil bölgeyi daha büyük bir ateşe atacak birtakım politik planları bu vesileyle hayata geçirilmesinden bahsediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu olaylar yıllar içerisinde sürekli olarak tekrarlandığı için bu sorunun bütün derinliklerine sahip, bütün derinliklerini bilen ve çeşitli vesilelerle çözüm perspektifinin içinde faaliyet göstermiş en önde gelen devlet adamıdır dünyada. O sebeple savaştan beri herkesin faydasını alacak bir politik çözümün ortaya çıkması için iradesini ortaya koymuştur. Ve burada şu anda düşünülmesi gereken askeri eylemlerle kara harekatı yaparak daha çok katliama seyirci kalmak değil, tam tersine burada artık Filistinli çocukların da İsrailli çocukların da rahat uyuyabildiği bir politik çözüm perspektifinin çıkarılmasıdır. Aksi halde İsrail güçlerinin kendini savunma hakkı var denildikçe bu lanetli eylemlere daha çok imza atacağı görülmektedir. Dolayısıyla bölgeden daha büyük bir savaş çıkarmak isteyen farklı güçlerin ve farklı devletlerin faaliyetlerini takip ediyoruz” şeklinde konuştu.
TARAF SEÇİLMEYECEK
"Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti’ne taraf seçtirecek ya da yetki dayatacak yeryüzünde bir devlet bir politik güç, bir askeri güç yoktur" diyen Çelik şunları kaydetti:
“Bazı batılı politikacılar Erdoğan ve Türkiye tarafını seçsin diyorlar. Öncelikle şunu söylemek isterim ki kimsenin bize taraf seçtirmeye dayatmaya herhangi bir yetkisi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’ne taraf seçtirecek ya da yetki dayatacak yeryüzünde bir devlet bir politik güç, bir askeri güç yoktur. Kendi egemen bir devlet olarak kendi kararlarına Türkiye Cumhuriyeti kendisi verir. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye’nin taraf seçmesini söyleyenlerin bilmesi gereken şudur. Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımızın tarafı bellidir. İnsanlıktan, insani değerlerden, hakkaniyetli bir çözümden ve adil bir barıştan yanayız. İnsanların topluca katledilmesine bir halkın topluca cezalandırılmasına, hastanelerin vurulmasına, topyekun karşıyız. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’ye tarafınızı seçin diyenler önce kendi taraflarının ne olduğu konusunda insanlık vicdanıyla yüzleşen bir değerlendirme yapmalıdırlar. Şu anda yapılması gereken savaş makinelerini işletmek değil. Devlet aklını diplomatik kapasiteyi ve çözüm perspektifini ortaya koymaktır. Yoksa bütün bölgeyi içine alacak bir savaş karşısında kaybeden herkes olacaktır. Bütün bir bölge kaybedecektir. Bunun kazananı olmayacaktır. Sonuçta kimin daha çok katliam yaptığıyla övünen İsrail’in eylemliliği karşısında birçok ülke bunun parçası haline gelmiş olacaktır.”
ZORDA KALINACAK TABLOLAR
Dün Filistin’de hastaneni bombalanması karşısında vatandaşların Filistinli mazlumlarla Gazzeli mazlumlarına dayanışma için meydanlarda olması, aynı şekilde parti teşkilatlarımızın meydanlarda olması şükranla karşıladıkları bir husus olduğunun altını çizen Çelik, “Parti teşkilatlarımız illerde sivil toplum örgütlerinin yaptığı Filistinlerle milli dayanışma, mazlumlarla dayanışma topyekun cezalandırma ile karşı karşıya bulunan Gazze halkıyla dayanışma çerçevesinde devletimiz oraya insani yardım götürürken vatandaşlarımızdan bu dayanışma çerçevesinde meydanlarda olmaktadır. Teşkilatlarımız da bu çerçevede sivil toplum örgütleri tarafından organize edilen bu dayanışmanın en güçlü unsuru olarak meydanlardadırlar. Bu işgale karşı protestolarını sürdürdükleri gibi aynı şekilde mazlumlarla dayanışma konusunda da seslerini yükseltmektedirler. O sebeple hassasiyet gösteren bütün vatandaşlarımıza ve tabii ki bu konuda öncü rollerini insanlık vicdanı ve insanlık ortaya koyan tüm parti teşkilatlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Tabii bütün bunlar olurken Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir güven devleti olduğunu, bir güvenli devlet olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Türkiye sözüne ve hakkaniyetine güvenilen bir devlettir. Türkiye şöyle yapsa, Türkiye böyle yapsa diye çeşitli vatandaşlarımızın tavsiyeleri oluyor. Tabii ki bunları da takip ediyoruz, değerlendiriyoruz. Ama şunu biliniz ki Sayın Cumhurbaşkanımız tecrübesiyle ve bu insani konudaki yüksek hassasiyetiyle çok yönlü, çok boyutlu geleceği düşünen, geleceğini hesap eden ve politik çözümün hayata geçmesini, perspektifini koruyan bir diplomasi yürütmektedir. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü bu politikanın herhangi bir şekilde tersine olabilecek, buna zarar verebilecek bir takım eylemlerden kaçınılması gerekir. Burada güvenlik güçlerimize bütün bu dayanışmayı gösteren vatandaşlarımızın yardımcı olmalarını bekliyoruz. Güvenlik güçlerimizin zorda kalacağı birtakım tablolar çıkmamalıdır” ifadelerine yer verdi.
HEDEF ALINMAMALI
Türkiye’deki bütün diplomatik misyonlar hangi devlete ait olursa olsun bütün konsolosluklar, büyükelçilikler, Türkiye’nin güvenilirliğinin teminatı altında misafirler olduğunu belirten Çelik, “O sebeple bu protestoları yaparken herhangi bir şekilde bir diplomatik misyonun, diplomatik misyon temsilcilerinin, konsoloslukların ya da büyükelçiliklerinin bir fiziki hedef alınmaması gerekir. Tabii ki onların önünde güvenlik güçlerinin gösterdiği çerçevede ilgili yerlerde bu protestolar yapılacaktır. Bu hassasiyeti gösteren vatandaşlarımıza da şükranlarımızı sunuyorum. Teşkilatlarımız da buralarda yer alacaklar. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Yahudi vatandaşlarını hedef alan bir takım sosyal medya paylaşımları da görüyoruz bunlar da yanlıştır. Doğru değildir. Bugün itibariyle bunların da altının çizilmesinde büyük fayda vardır” dedi.
KARA HAREKATI
Herkesin Gazze’ye dönük bir kara harekatına karşı çıkması gerektiğine işaret eden Çelik, "Bugünse İsrail saldırganlığı karşısında Amerika Birleşik Devletleri’nin kurallara dayanan ve işleyen düzen mottosunu unuttuğunu ve bu kuralsızlığa teslim olduğunu görüyoruz. Bunun çok vahim sonuçları olabilir. O sebeple herkesin öncelikle Gazze’ye dönük bir kara harekatına karşı çıkması gerekir. İsrail’in Gazze’yi insansız bir toprak parçasına çevirme stratejisi insan hakları açısından kabul edilemez. Gazzelilerin Mısır’a gönderilmesi, Mısır’a sürülmesi gibi yaklaşımı asla kabul edilemez. İnsan haklarına aykırıdır. Uluslararası hukuka aykırıdır. İnsani değerlere aykırıdır. Başka birtakım vahim sonuçların ortaya çıkmasına yol açacaktır. İşgalin sona ermesi ve politik çözümün politik çerçevenin ortaya çıkmasından bölge ülkelerinin ve başka ülkelerin garantör olmasından başka bir çare yoktur. Uluslararası toplumun bunu sadece bir bölge meselesi değil bütün dünyaya etkileyecek bir mesele olduğunu iyi fark etmesi gerekir” ifadelerine yer verdi
Çelik, ABD içerisinde gelecek yıl yapılacak seçimler çerçevesinde bir takım hesaplar yapıldığını ve olan masum çocuklara, kadınlara ve sivillere olduğunu ve bunu onların ödediğini belirtti.
AHLAKSIZ BİR TEKLİF
"Filistinlileri Mısır’a tahliye etme teklifi insanlık dışı bir ahlaksız tekliftir" diyen Çelik, “İnsanları topraklarımızda kalırsanız öldürürüm. Bu toprakları ölmek istemiyorsanız terk edin demek insanlık dışı bir ahlaksız tekliftir. Bunun kendini savunma hakkıyla falan meşhur müdafaa hakkıyla da herhangi bir isim yoktur” dedi.
Filistin’de hastanenin bombalanmasına ilişkin Çelik, "Dün ortaya konulan bu vahşi ile modern tarihin en büyük katliamlarından tarihe geçmiştir" dedi.
İletişim Başkanlığının, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlamaları kapsamında tüm yurtta organize ettiği etkinliklerin ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin soru üzerine Çelik, "Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. Türkiye Cumhuriyetinin 100’üncü yılını görkemiyle tabii ki anacağız. Cumhuriyet kutlamalarının ertelenmesi gibi bir şey tabii ki söz konusu olmaz. Nitekim cumhuriyet.gov.tr diye bir internet adresi vardır. Oraya girdiğiniz zaman bütün bu etkinliklerin topluca bir listesi var. Tabii ki bütün faaliyetlerimizi içinde bulunduğumuz ve her gün ekranlardan izlediğimiz insanlık trajedisinin ve durumun hassasiyetlerine göre ayarlıyoruz. Bütün bu olaylara baktığımızda bir kere daha görülmüştür ki iyi ki insanlığın vicdanının sesi olarak Türkiye Cumhuriyeti var. İyi ki Türkiye Cumhuriyeti barışın temsilcisi, barış perspektifinin temsilcisi olarak bu bölgede güçlü bir istikrar adası olarak yoluna devam ediyor. Hep söylüyoruz, ’Cumhuriyet, ilelebet payidar kalacaktır’ diye. Bu aynı zamanda insanlığın umudunun ayakta kalması demektir" dedi.
ADIMLAR PLANLANIYOR
İsrail’in, Filistin’e yönelik gün geçtikçe artan saldırıları karşısında, ABD’nin İsrail’i korumak için kullandığı Kürecik radar üssünün kapatılmasının gündeme gelip gelmeyeceğine dair soru üzerine Çelik, "Tabii bir eylem planımız var. Ama dediğim gibi biz birtakım tepkilerin ortaya koyulmasını, ateşkesin sağlanması, politik çözüm çerçevesinin sağlanması çerçevesinde yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bu diplomatik çizgiyi bütün herkesin sahiplenmesi gerektiğini söylüyoruz. Şu anda bahsettiğiniz konularla ilgili sıcak bir gündem söz konusu değil. Biz burada bu mesele çözülsün, ateşkes sağlansın ve hep beraber bu politik çözüme ulaşalım diye uğraşıyoruz. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti, egemen bir devlet olarak atacağı adımları planlıyor. Bunların içinde neler vardır? Bu adımlar zaten ortaya çıktığı zaman hep beraber göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Çelik, "Gazze’deki katliam, normalleşme sürecindeki Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyrini nasıl etkiler?" sorusunu "Tabii bir şekilde normalleşme süreci destek verdiğimiz, özen gösterdiğimiz, bölge çıkarları açısından da önemli bulduğumuz bir süreçti. Şimdi tabii önce İsrail’in bir normalleşmesi gerekiyor. Biran evvel bu ateşkesin sağlanması gerekiyor. Bu ateşkes sağlandıktan sonra bu insanlık dışı eylemlerin hemen durması gerekiyor. O sürece ondan sonrasında bakılır" dedi.
ANTİSEMİTİZM YOK
"İsrail Güvenlik Konseyi, güvenlik riski gerekçesiyle Türkiye’deki vatandaşlarına ’acil dönün’ çağrısında bulundu” sorusu üzerine Çelik, "Türkiye, herhangi bir şekilde antisemitizmin olduğu bir ülke değildir. Biz İsrail’in vahşet eylemlerine nasıl karşı çıkıyorsak, antisemitizme de aynı şekilde karşı çıkıyoruz. Hangi dinden olursa olsun hiçbir insanın burada güvenlik tehlikesi eğer herhangi bir şekilde şüpheli bir durum varsa bunun derhal güvenlik güçlerimizle paylaşılması gerekir. Ama bu son olaylarda da görüldüğü gibi Türkiye, her türlü çatışmadan, şiddetten kaçan, uzak durmaya çalışan insanlar için güvenli bir liman olarak bulunmaktadır” şeklinde cevap verdi.
Çelik, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Mısır’da düzenlemesi beklenen "Liderler Zirvesi"ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılıp katılmayacağına ilişkin soru üzerine, "Cumhurbaşkanımızın toplantıya katılımına ilişkin değerlendirme devam ediyor” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, Gazze’de hastane gemi ve sahra hastanesi kurulması yönündeki açıklamalarına ilişkin somut gelişmeler olup olmadığıyla ilgili soruya Çelik, "Sağlık Bakanlığımız, Refah Sınır Kapısının yanında birtakım sahra hastaneleri kurulabileceğini ifade etti. Yani Türkiye, bu garanti sağlandıktan sonra bölgeye insani yardım ve sağlık yardımı hizmeti verilmesi konusunda hazırdır. Her türlü insani yardıma hazırdır" cevabını verdi.
Çelik, "Sağlık Bakanlığı’mız bu çerçevede bu hastanenin kurulmasından sonra sağlık hizmeti verilmesi için Refah Sınır Kapısı’na yakın bölgelerde, Mısır tarafında sahra hastaneleri kurulması için de hazırlıklarını tamamladı. Önemli olan bunun hayata geçmesi için karşımızdaki muhataplarımızın siyasi iradesinin ortaya çıkması. Türkiye olarak biz hazırız" şeklinde konuştu.
İNSANİ KORİDOR
İnsani koridora ilişkin Türkiye’nin çabalarıyla ilgili soru üzerine Çelik, şunları kaydetti:
"İnsani koridor konusunda güçlü bir şekilde çalışıyoruz. Amerika tarafından da belki de yapılan yegane sağduyulu açıklama, eğer bunun hala arkasındalarsa, ’Gazze’ye kara harekatı, insani koridor olmadan olmasın’ diyorlar. Biz tabii Gazze’ye kara harekatının hiç olmaması gerektiğini değerlendiriyoruz. Ama her halükarda insani koridor meselesine öncelikli olarak yer verilmesi gerekir. Tabii insani koridorun işe yaraması için de bombalamalar devam ederken orayı insansızlaştırma için sadece bir tahliye mekanizması olarak değil, tam tersine bombalamaların sona ermesi, ateşkesin sağlanması ve bununla beraber insani yardımların doğru bir şekilde ulaştırılması için kullanılması gerekir. Çünkü İsrail tarafındaki bazı değerlendirmeler de insani koridoru Gazze’nin insanlardan arındırılması için bir çıkış kapısı olarak değerlendirme şeklinde. Bu da doğru bir yaklaşım olmaz."